ÇOCUKLARDA SOSYALLEŞ ‘ME’
Okulda kompozisyon yazarken başlangıç kısmına genellikle ‘insan sosyal bir varlıktır….’ şeklinde giriş yapardık. Çünkü konunun temelinde ‘insan’ varsa bu özelliğine mutlaka er ya da geç değinilmesine ihtiyaç duyulur. Ve yine çünkü insanı insan yapan diğer insanlarla birlikte olmaktır. Bizi biz yapan da diğer insanların varlığıdır. Ne olduğumuzu ve olmadığımızı ancak başkalarının varlığı sayesinde – görerek, model alarak, kıyaslayarak, öğrenerek vb.- anlarız.
Sosyal olmak, bu kadar önemliyken ailelerinde doğal olarak çocuklarında görmek istedikleri özelliklerin başında yer alır sosyalleşmek. Sosyal olmak önemli olduğu kadar sosyelliğin değerlendirilme şeklide en az onun kadar önemlidir. Zira yanlış sonuçlara varılmasına neden olabilir. Mesela….
X: ‘Şirin hanım bizim çocuğumuz sosyal değil. Bunu aşması için ne yapmalıyız?’
Ş: ‘Neden sosyal olduğunu düşünmüyorsunuz? Hangi davranışlarından bu sonucu çıkardınız?’
X: ‘Parka götürdüğümüz zaman diğer çocuklarla konuşmuyor. Üstelik de biz bu konuda onu teşvik ettiğimiz halde.’
Ş : Nasıl teşvik etmeye çalışıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz ?
X: Hadi kızım / oğlum konuşsana arkadaşlarınla, hadi git sen de onlarla oyna diyoruz. Ne var bundan utanacak şey diyoruz. Vb…………..
Diyalogtaki 3. cümle ‘ eve gelen misafirlere hoş geldin demiyor, misafirlerin çocuklarıyla oynamıyor, geçen gün birisi markette sevmek istedi izin vermedi hatta kişiyi itti, başkalarının yanında konuşmuyor…..’ şeklinde farklı versiyonlarıyla devam edebiliyor. Bu ya da buna benzer durumların hiçbiri sosyal fobi, asosyallik gibi tanısal bir duruma işaret etmez. Ancak annesinin ya da babasının kendisini sosyalleştirme uğruna yaptığı çabayla karışık baskısına bir cevap olabilir.
Çocukların özellikle de okul öncesi dönemdeki çocukların kendileri için yabancı sayılan birisine -karşılarındaki kendi akranları bile olmuş olsa- mesafeli, soğuk davranmaları normaldir. Çünkü tanıdığı insan sayısı çok sınırlı olduğu için yabancı birisiyle iletişime geçme becerisi de doğal olarak sınırlı olacaktır. Ancak bu süreçte anne babanın ‘eyvah! çocuğum asosyal mi?’ kaygısıyla birlikte çocuğunu değiştirmeye çalışması çocuğun daha çok içe kapanmasına neden olacaktır. Üzerinde baskı hisseden çocuk bu baskıya tepki olarak kendisinden beklenilen, istenilen davranışı göstermeyecektir.
Tabi bu süreçte ailenin sosyalleşme şekli ve buna ayırdığı zaman da oldukça önemlidir. Çocuk aileyi sadece ev – kreş, kreş – ev arada bir AVM, çocuk parkı gezmesi şeklinde oldukça sınırlı bir sosyal ortamda görüyorsa bu konuda zaten bir modelleme eksikliğinde demektir. Çocuk aileyi her ortamda görmelidir, markette, komşuda, bankada, pazarda…Ancak bu şekilde farklı ilişki türlerine maruz kalıp, öğrenebilir.
Sosyal becerilerin ortaya çıkması, zaman içerisinde gelişen, olgunlaşan bir durumdur. Çocuk kendini bu konuda hazır hissettiğinde siz ‘yapma, konuşma’ deseniz de zaten durmayacaktır. Öyle ki hiç konuşmayan çocuk şimdi susmak bilmiyor ifadesini çokça duymuşluğum vardır. Zamanla bu sosyalleştirme çabaları aslında ters teperek sosyalleş ‘meme’ ye doğru gidebilmektedir. Ama biz ne olursa olsun bu süreci hızlandırmak istiyoruz diyen ebeveynlere de o halde küçük bir ip ucu yaratıcı drama kursu J
Sevgimle kalın,